Hastaneler Ve Sağlık Çalışanlarının Uygulamalarında Etik

Modern tıbbın gelişmeye başladığı ilk dönemlerde "tıp" denildiğinde daha çok hekimler akla gelmekteydi. Böylece tıp ve hekimlik kavramları insanların zihninde özdeşleşiyordu. Zaman içinde tıp uygulamalarının genişlemesi, hizmetlerin ağırlık olarak hastanelerde verilmeye başlamasıyla çeşitli görev ve uğraş alanları oluştu.

Hastaneler Ve Sağlık Çalışanlarının Uygulamalarında Etik

Sağlık Hizmetlerinde Etik Anlayış


 


Ayşenur Asuman Uğur


Hastane Dergisi 72.Sayısından Alıntıdır.


Modern tıbbın gelişmeye başladığı ilk dönemlerde “tıp” denildiğinde daha çok hekimler akla gelmekteydi. Böylece tıp ve hekimlik kavramları insanların zihninde özdeşleşiyordu. Zaman içinde tıp uygulamalarının genişlemesi, hizmetlerin ağırlık olarak hastanelerde verilmeye başlamasıyla çeşitli görev ve uğraş alanları oluştu. Bugün için tıp ya da sağlık sektöründe hekimin yanı sıra farklı hizmetleri yerine getiren onlarca farklı başlıkta sağlık personeli de bulunuyor. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinde etik anlayış tıbbi personel kadar sağlık kuruluşlarını da kapsıyor.


Etik felsefede, iyi ve kötü, doğru ve yanlışı sorgulayan bir alan olarak kabul ediliyor. Sağlık sektöründe etik deyince ilk akla gelen genellikle hasta ile doktor arasındaki ilişkinin niteliğini belirleyen “tıp etiği” kavramı olarak kabul edilebilir. “Tıp Etiği” tıp/sağlık alanındaki tutum ve davranışların iyi ya da kötü yönünden değerlendirilmesi etkinliği olarak ifade ediliyor. Bir bilim dalı olarak kabul edilen tıp etiğinin ise günümüzde bir yandan hekim-hasta ilişkilerinde, tıbbın uygulanmasında, iyi-kötü, doğru-yanlış üzerinde sorgulamada bulunan bir yandan da bazı kurallar ile iyiye ve doğruya ulaşılmasını amaçlayan bu alandaki bazı kural ve ilkeleri içerdiği bildiriliyor.


Modern tıbbın gelişmeye başladığı ilk dönemlerde “tıp” denildiğinde daha çok hekimler akla gelmekteydi. Böylece tıp ve hekimlik kavramları insanların zihninde özdeşleşiyordu. Zaman içinde tıp uygulamalarının genişlemesi, hizmetlerin ağırlık olarak hastanelerde verilmeye başlamasıyla çeşitli görev ve uğraş alanları oluştu. Bugün için tıp ya da sağlık sektöründe hekimin yanı sıra farklı hizmetleri yerine getiren onlarca farklı başlıkta sağlık personeli de bulunuyor. Dolayısıyla sağlık hizmetlerinde etik anlayış tıbbi personel kadar sağlık kuruluşlarını da kapsıyor. Günümüzde sağlık bakım organizasyonunun parçası olan sağlık kuruluşlarına bakıldığında mesleki ilkelerle birlikte klinik ve yönetim etiğinin bir arada bulunduğu bir organizasyon yapısının olması beklenebiliyor. İlgili kaynaklara göre hastanelerin bakım sunduğu hastalarla kurduğu ilişkiyi niteleme şekli organizasyon etiği açısındansa en önemli halkayı oluşturuyor.


Örneğin özel hastanelerin hizmetlerinden yararlanan hastaları “müşteri” ya da “tüketici” olarak kabul etmesi, sağlık bakımının özellikleri çerçevesinde doğru bir yaklaşım olmayabiliyor. Onun yerine hizmet sunulan bireyleri “hasta” kavramı ile ifade etmek ve bu bireylerin haklarını “hasta hakları” ve hastane ile olan ilişkilerini hastane-hasta ilişkisi çerçevesinde belirlemek daha doğru olabiliyor.


Yukarıda yapmış olduğumuz tanımlamalar ve değerlendirmeler eşliğinde sağlık hizmetlerinde etik anlayışı zorlayan durumlar kapak dosyası konumuzun ana çerçevesini belirliyor. “Sağlık kuruluşları ve etik” denildiğinde de ilk akla gelen konular arasında “tanıtım amaçlı” faaliyetler bulunuyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz Sağlık Yöneticileri Derneği İkinci Başkanı ve Sonomed Görüntüleme Merkezi Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Ayhan Cingi “rekabetin” ve “ekonomik kaygıların” etik anlayışı zorlayan faktörlerin başında geldiğini söyleyerek şu açıklamalarda bulunuyor.


“Günümüzde hasta odaklı hizmet sunumu yapılırken daha doğrusu yapılması gerekirken özellikle son yıllarda artan rekabet koşulları nedeniyle etik değerlere verilen önem, duyulan saygı bir miktar gerilerde kalmış gibi görünüyor. Elbette ki bunun da altında ekonomik kaygılar yatmaktadır. Öncelikle piyasada pazar payını artırmak isteyen özel sağlık kuruluşları birbirleriyle ve hatta artık bugün kamu ile de rekabet içindedir. En basit örnek bazı sağlık kuruluşlarının etiği iyice bir kenara iterek yaptıkları reklamlardır. Bilgilendirme ile reklam arasındaki çizgiyi tamamen kaldırıp promosyonlarla adeta bir mal satarcasına yapılan reklamlar etik anlayışın zaten ayaklar altına alındığının en önemli göstergesidir bence. Hele internet aracılığı ile ve SMS’lerle son günlerde gelen mail ve mesajlar, tabiri caizse işi iyice ayağa düşürmüştür.”


Evet, günümüzde her sektörde olduğu gibi sağlık sektöründe de rekabet giderek artıyor. Artan rekabet sonucunda sağlık sektöründe hizmet veren kurumların daha çok ya da farklı kanallarla tanıtım yapmalarını belki de zorunlu kılıyor. Tüm sağlık kuruluşları özel ve genel hizmetlerini çeşitli kanallarla anlatarak halkın gözünde tanınır olmaya çalışıyor. Buna karşılık, sağlık hizmetlerinin özelliği gereği, sağlık sektöründe reklam faaliyetlerinin bir kısmı toplum sağlığının taşıdığı önem dolayısıyla yasaklanmış ve diğer kısmınınsa büyük ölçüde sınırlamalara tabi tutulmuş olduğu da biliniyor. Her ne kadar sağlık hizmetlerinin ticarileştirilmesi, kanun, düzenlemelere ve etik ilkelere aykırı ise de serbest piyasa şartlarında rakipleri ile mücadele eden tüm sektörel gruplar gibi özel sağlık sektörünün de yapılan işleri tanıtma ihtiyacıyla belli koşulları sağlaması gerektiğini yadsımak mümkün görünmüyor. “Özel Hastaneler Yönetmeliği”nin bilgilendirme ve tanıtım başlığı altındaki maddesine bakıldığında; özel hastanelerin tıbbi deontoloji ve mesleki etik kurallarına aykırı şekilde, insanları ayartan, yanlış yönlendiren ve talep yaratmaya yönelik tanıtımları yapamayacakları da bir kural olarak karşımıza çıkıyor.


Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Hastane İşletmeciliği Bilim Dalı’ndan Fatih Orhan tarafından hazırlanan “Sağlık Hizmetlerinde Etik Boyut” konulu yüksek lisans tezinden aldığımız bilgilere göre sağlıkta etik konusu şöyle ele alınıyor: “Tıp bilgisinde ve teknolojisinde ortaya çıkan gelişmeler, girişim olanaklarını değiştirdiği ve seçenekleri çoğalttığı için, günümüzde kimi yeni değer sorunları, eskiden beri var olan ve bugün biçim değiştirmiş bulunanların yanında yerlerini almışlardır.


Bu sorunların sayıca artmalarının yanında tıp uygulamasındaki belirleyici konumları da, tıp etiği alanını ve bu alandaki çalışmaları giderek daha önemli kılmış ve ön plana çıkarmıştır. Tıp etiği ilkeleri kavramı ile tüm sağlık sistemi içerisinde faaliyet gösteren sağlık çalışanlarının uyması gerekli olan etik ilkeler akla gelmektedir. Hasta hakları açısından ise, hastane yönetiminin etik uygulamalarının amacı, her bir hastanın haklarına saygı göstererek, hastalığın tedavi sürecinde hasta ile kamusal ve iç iş ilişkilerini etik yaklaşımlarla çözümleyerek, hastanın iyileşmesi sonucunu sağlamaya çalışmaktır. Tıbbın etik ilkeleri denildiği zaman Beauchamp ve Childress’in ortaya koyduğu ve uluslararası tüm tıp otoritelerince de benimsenmiş olan 4 temel öğeyi hatırlamakta fayda var. Bunlar: Yarar sağlama, zarar vermeme, özerklik ve adaletlilik. Hastaların tanı ve tedavisinin sürdürülmesine ilişkin tüm düzenlemelerin uygulamaya yansıyan durumundan sorumlu bir konumunda olan hastane yöneticisinin de hastaya, çalışanlarına, hizmet satın aldığı firmalarla da etik kurallar çerçevesinde çalışması en ideal olanı.”


Görüldüğü gibi sağlıkta etik yaklaşım, sadece bir mesleki gruba ya da bir ekonomik çevreye göre tartışılamıyor. Her meslek grubu ve her hizmet birimi bu konuda ortak sorumluluk altında görünüyor. Hastane yöneticisinin bu kapsamda sorumluluklarının neler olduğuna geldiğimizde, konuyla ilgili en kapsamlı çalışmalardan birini yapmış olan Gazi Üniversitesi Tıp Tarihi ve Etiği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu’nun görüşlerine dikkat çekmekte yarar var.


“Hastane hizmetlerinin ulaşılabilir nitelikte olması, tanı ve tedavi işlevinin personel memnuniyeti sağlanarak gerçekeşmesi, uygun maliyetle verimli - etkili hizmet üretilmesi ve sonuçlardan hastaların ve toplumun beklenti düzeylerinin karşılanarak, hastanenin toplumla ilişkisinin başarılı yürütülmesi yöneticinin sorumluluğundadır. Hastane yöneticisi, yalnızca olayların yönetiminden ve yürütmeden sorumlu değildir, hastanenin işleviyle ilgili geleceğe ilişkin planlar yapmak, hedefler belirlemek ve rakamsal olarak bu hedeflerin tutup tutmadığını denetlemeli ve uygulamaları istatistiksel açıdan değerlendirerek yürütmeyi yönlendirmenin sorumluluğunu da taşır. Güncelin dışında geleceğe ilişkin de sorumluluk taşır.”


Sağlık hizmeti sunumunda etik anlayışın korunması ve yaygınlaştırılması özel sağlık kuruluşlarının da gündeminde sıkça tartışılan konular arasında yer alıyor. Çok sayıda özel kuruluş etik anlayışı çalışanları arasında tartıştıran ve güncel uygulamalarında öne çıkaran çalışmalar yürüttüklerini açıklıyorlar.


Hastane yönetiminin de desteğiyle tıbbi etik kurulları, hasta hakları ve hasta güvenliği komitelerinin kurulduğunu belirten ve bu doğrultuda etik çalışmaya yönelik uygulamalar yaptıklarını ileri süren Medical Park Hastaneler Grubu Kalite Direktörü Güler Çakmak şunları söylüyor: “Hasta hizmetlerinde yaşanacak aksamalar veya geliştirilecek uygulamalar, bu kurum ve komitelerden, etik ve hasta hakları kurum kalite yönetim sistemi uygulamalarından geçer. Çalışmalarımız; uluslararası JCI akreditasyonu, Sağlık Bakanlığı HKS standartları, hasta hakları yönetmeliği ve hasta güvenliği tebliği çerçevesinde yürütülmektedir. Sağlık Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği de bu alanda sürekli hekim eğitimleri vermekteler. İhmal, kasıtlı hasta bilgileri sızdırma, kasıtlı tıbbi zarar ya da beklenmedik tıbbi hatalar durumunda kurullar çalışır ve disiplin kurulları devreye girer. Hekim, hemşire ve diğer sağlık çalışanlarına, ilk iş başı oryantasyon eğitimlerinde hasta hakları ve etik değerler eğitimi verilir. Tıbbı araştırmalar, organ ve doku bağış/nakilleri gibi alanlarda bu süreç daha derinden takip edilir. Medikal çalışanların etik kurallar çerçevesinde hizmet üretmeleri için; denetim, şikayet alma ve değerlendirme, hekim performanslarını izleme, üye kabulü, ret / kabul etme gibi caydırıcı süreçler konmaktadır.”


Sağlık Yöneticileri Derneği İkinci Başkanı Dr. Ayhan Cingi’yse, etik anlayışın nasıl korunması gerektiği konusundaki önerilerini şöyle dile getiriyor.


“Esasen bir sağlık kuruluşunda etik konusu; o kuruluştaki tüm personelin aynı duygu ve düşünceyle etik değerlere bağlılığı ile benimsendiğinde gerçek anlamda amacına ulaşır. Her ne kadar hizmet sunumunda ana belirleyici olarak hekimler görülse de, hekim dışı personelin yapacağı en küçük etik dışı uygulama ve çıkar çatışmasından kaynaklanan bir davranış bütün kurumu etkileyecektir. İşin özü yine hasta kaynaklı hizmet sunumuna gelmektedir. Yani tüm kademedeki personel, hastaya odaklanıp öncelikle hasta haklarını gözeterek, karşısındaki kişiye değer vererek davrandığında etik değerler de yerine kendiliğinden oturmuş olur. Ancak öncelikle buna tepe yönetimin yürekten inanmış ve etik kuralların neler olduğunu tüm ekibe iyi anlatmış ve benimsetmiş olması gerekir diye düşünüyorum.”


Şüphesiz hastane yöneticilerinin kuruluşlarında etik değerleri benimsemesi etik kurallar çerçevesinde çalışabilmenin ve ekibin bu anlayışı benimsemesi için oldukça önem taşıyor. Fakat bazı durumlarda sağlık hizmetlerinde etik anlayışın zorlanmasına neden olabiliyor. Konuya sağlık ekonomisi açısından yaklaşan Hacettepe Üniversitesi Emekli Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdal Akalın “hekimlerin etik çalışması ile ilgili olan önemli konuların profesyonalizmi zorlayan faktörler olarak sıralanabileceğini ve bunların iyileştirilmesinin hem hekim ve hastaları, hem de tüm sağlık kurumlarını rahatlatacağını vurgulayarak bu konularda bir değişiklik olmaz ise sorunların büyüyerek devam edeceğini” bildiriyor. Prof. Dr. Akalın, profesyonalizmi zorlayan faktörleri ise şöyle sıralıyor.


“Dış faktörler; tıbbi ticaret (commercialism), tıbbi hizmetlerin az veya fazla kullanımını öngören tüm davranışlar, tüketiciye yönelme (consumerism), hasta-doktor ilişkisinde ‘Pazar’ kurallarının ön plana çıkması, bürokrasi, hasta ile doktor arasına yönetim ve yönetimin politikalarının girmesi, sanayileşme; tıbbi hizmette standartların uygulanabilirliği (rehberler, v.b.). İç faktörler; etik kurallara uymada güçlük, klinik otonominin azalması, öz-denetimde sorunlar.”


Profesyonalizmi zorlayan faktörlere baktığımızda bu faktörlerin kişi ya da kurumlardan bağımsız olarak sistemdeki bazı sorunlardan kaynaklandığını da söylemek mümkün olabilir. Konuyla ilgili olarak Türk Tabipler Birliği’nin değerlendirmesi de önem taşıyor. Konuya Türk Tabipler Birliği adına görüş veren Av. Verda Ersoy ve Dr. Orhan Odabaşı sağlık sistemi açısından geçmişten bugüne genel bir değerlendirme yapıyorlar.


“Bu eylemlerin her biri için, geçmiş ve bugüne ilişkin çeşitli durum ve neden analizleri yapmak mümkün elbette. Örneğin, önceki yıllara göre tıbbi hata iddialarına ilişkin başvuru sayılarında artış olduğu söylenebilir. Bu artışın nedenlerini, kişilerin şikayet etme bilinç düzeyleri veya üçüncü kişilerce şikayete yönlendirilmelerinde aramak tümüyle yanlış olmasa da konuya, tıbbi hatayı doğuran etkenler üzerinden yaklaşım getirilmesinin anlamlı olacağı düşüncesindeyiz. Tıbbi hata olguları salt kişisel kusurla veya özensizlikle açıklanamaz. Bu bir halk sağlığı sorunudur ve temelinde sağlık sisteminin işleyişi yer almaktadır.”


Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu da benzer görüşleri savunarak “tek belirleyenin birey olarak hastane yöneticisi veya yönetici ekibi olmadığı, ulusal sağlık politikalarının önemli bir belirleyen olduğunun da” altını çiziyor ve “Hastanelerle ilgili mevzuatın gerçeklerle örtüşen ya da örtüşmeyen niteliğinin etkileri hastane yöneticisinin başarısında kuşkusuz çok etkilidir” diyor. Prof. Dr. Çobanoğlu hastane yöneticisi açısından da konuyu değerlendirerek şu açıklamalarda bulunuyor.


“Başka belirleyen öğelerin yanında birey olarak çağdaş yönetim anlayışından haberdar, liderlik yeteneği olan, yetkilerini uygun biçimde paylaşan bir yöneticinin sorumluluğu hastane başarısında oldukça önemlidir. Hastane yönetiminin hekim- hasta ilişkisinde özerklik alanına etkisi, hekime yönelik, hastaya yönelik ve ilişkiden çıkan kararlar doğrultusundaki uygulamalara yönelik olabilir. Başarılı bir yönetimin, hastane kurumunun amaçları doğrultusunda işlevlerini kolaylaştırıcı ve hizmet düzeyinin kalitesini yükseltmeye yönelik çabaları olması gereklidir. Bu nedenle bilimsel yöntemlerle elde edilmiş verilerin kullanılması gerekir. Bu verilerin elde edilme gerekçeleri ve yolları hekim-hasta ilişkisinde özerklik sorunu ile karşıtlık yaratan bir durum oluşturabilir.


Burada etik açısından, hastanenin temel amaçlarını gerçekleştirmek için, iyi niyetle, uygun araçlarla ve çoğunluğun yarar görmesini sağlayacak verilerin, kişisel olmayan yöntemlerle elde edilmesinin altı çizilmelidir.” Sağlıkta etik uygulamalar söz konusu olduğunda Sağlık Bakanlığı’nın konuyla ilgili yaklaşımı, yaptırımları ve denetleme gücü de önem kazanıyor. Sağlık Yöneticileri Derneği İkinci Başkanı Dr. Ayhan Cingi; son yıllarda Sağlık Bakanlığı’nın etik konusunu içeren yasa çıkarttığını hatırlatıyor ve “Bu konuda en somut örnek de ilaç firmalarının oldukça sıkı denetlenmesi ve etik dışı uygulamaların önüne geçilmesini sağlayan hükümlerin getirilmesidir” diyor. Dr. Cingi, “Türk Tabipler Birliği’nin de bu yöndeki uygulamalarında belki daha etkin ve kararlı yaklaşımlar içinde olması gerekiyor” sözleriyle de meslek örgütünün konuyla ilgili ağırlığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin en büyük meslek örgütü olarak kabul edilen Türkiye Tabipler Birliği’nden Av. Verda Ersoy ve Dr. Orhan Odabaşı öncelikle hekimlik açısından uygulamalarla ilgili görüşlerini şöyle aktarıyorlar.


“Hekimlik Meslek Etiği Kuralları’nın 5. maddesinde de belirtildiği gibi hekimin öncelikli görevi, hastalıkları önlemeye ve bilimsel gerekleri yerine getirerek hastaları iyileştirmeye çalışarak insanın yaşamını ve sağlığını korumaktır. Bu çerçevede hekim, görevini yerine getirirken ticari kaygı güdemez. Bu, hekim sorumluluğunun bir parçasıdır. Aynı sorumluluk hekimin görev yaptığı sağlık kuruluşu için de geçerlidir. Reklam ise ticari amaçla yapılır. Reklam, bir mal ya da hizmetin talebini artırmak, ya da insanların mal ya da hizmete talebini yaratmak üzere yapılan her türlü yayın olarak da kısaca tanımlanabilir. Sağlık alanında reklamın yaratacağı olumsuz etkileri öngören yasa koyucu bunu yasaklamayı uygun görmüş ve bunu mümkün olan en açık bir biçimde kaleme almıştır. Zira Anayasa’da kamusal bir hak olarak tanınan sağlık hizmetleri, sosyal adalete uygun bir şekilde ifa edilmelidir. Bu alanda ticari reklamın varlığı, sağlık hizmetini ticari bir meta haline dönüştürür ve hizmetin gereği gibi ifasını engeller.”


Peki, sağlık sektöründe özellikle hekimler cephesinde etik sınırları zorlayan hangi uygulamalar bulunuyor. Görüşlerini aldığımız Türk Tabipleri Birliği temsilcileri kendilerine yansıyan “Hekimlik Meslek Etiği Kurallarına” aykırı davranışların oldukça geniş bir yelpaze oluşturduğu vurgulayarak şunları aktarıyorlar: “Bilgi, beceri ya da özen eksikliği, dikkatsizlik vb. kusuru ile eksik ya da yanlış tanı ve tedavide bulunarak hastaya zarar vermek, hasta kayıtlarını özenli tutmamak, tanıtım kurallarına aykırılık, reçete ve benzeri belgelerde usulsüz uygulamalar yapmak, hastalıkların tanı ve tedavisinde bilimselliği kanıtlanmamış yöntemler kullanmak, kendisine ya da ortağı olduğu sağlık kuruluşuna hasta yönlendirmeye yönelik davranışlarda bulunmak bunlardan bazıları.”


Bir meslek örgütü olarak Türk Tabipler Birliği’nin yapmış olduğu uygulamaların da önem taşıdığı şüphesiz bir gerçek. Konuyu hekimlik mesleği uygulamaları açısından değerlendiren Av. Verda Ersoy ve Dr. Orhan Odabaşı görüşlerini şöyle aktarıyorlar: “Türk Tabipleri Birliği’nin mesleki deontolojiyi korumakla görevli bir meslek kuruluşu olarak etik ihlalleri saptamakta, başta Sağlık Bakanlığı olmak üzere ilgili tüm kurumlar nezdinde girişimlerde bulunmakta, çözüm önerilerini de dile getirmekte. Öte yandan Anayasa ve 6023 sayılı Türk Tabipleri Birliği Kanunu’ndan aldığı yetki ile kamusal görevi kapsamında, kendi yetkili kurulları aracılığıyla etik ihlalleri saptamakta ve uyulması gereken meslek etiği kurallarını ihlal edenleri soruşturmaktadır. Sonuçta disiplin cezası vermekteki amaçları gözeterek, gerektiğinde hekimlere uyarı, para ve 6 aya kadar geçici süreyle meslekten men cezası vermektedir. Her türlü meslek grubunda olduğu gibi sağlık hizmetinin sunumunda yer alan hekim dışındaki diğer sağlık personelinin de mesleki deontoloji bakımından kabul edilemeyecek davranışları olabilmekte. Kamu görevlisi olanların bu statü nedeniyle karşı karşıya kaldıkları yaptırımları bir tarafa bırakırsak, yasa ile kurulmuş ayrı bir meslek kuruluşu bulunmayan paramedikal meslek mensuplarının eylemlerinin çoğu zaman mesleki deontoloji bakımından denetimsiz kaldığı söylenebilir. Ancak konuya salt denetim ve yaptırım odaklı bakmak doğru olmaz.”


Öte yandan, “Türk Tabipleri Birliği’nin etik sınırları zorlayan uygulamaların iyileştirilmesi için bütünlüklü bir çaba gösterdiğinin de” altını çizen Av. Verda Ersoy ve Dr. Orhan Odabaşı sözlerine şöyle devam ediyorlar;


“Türk Tabipleri Birliği sürekli yayınlarından ‘Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi’ aracılığıyla ‘Ne Yapmalı? Ve Siz Olsaydınız’ sayfaları ile Yüksek Onur Kurulu örnek dosyalarından geliştirilen olgularla farkındalık yaratılması amaçlanmaktadır. Türk Tabipleri Birliği web sayfasında ‘Disiplin Soruşturması ve Kovuşturmasında Yasal Çerçeve ve Yöntem’ (www.info.dr.tr/hu) bölümünde etik sınırları zorlayan uygulamaların tabip odalarına iletilmesi ve izlenmesi için yöntem bilgisi sayfası oluşturulmuştur. Bu sayfada süreç bilgisi yanı sıra tanımlarda yer almaktadır. Tabip odaları yönetimleri ve onur kurulları ile güncel konularda deneyim paylaşımları belirli sistematikle gerçekleştirilerek ülke genelinde tanım ve uygulama standardı sağlanması hedeflenmektedir. Türk Tabipleri Birliği olarak, dosya hazırlanma ve inceleme süreçlerinde önem kazanan bilirkişilik konusunda bir eğitim ve deneyim paylaşımı programı yapılandırarak bu alandaki gereksinimin karşılanması planlanmaktadır.”


Sağlıkta etik ve uygulamalarda etik açısından birçok kuruluşta olduğu gibi kendi kuruluşlarında da konuyu sık sık ele aldıklarını belirten Sağlık Yöneticileri Derneği İkinci Başkanı Dr. Ayhan Cingi konunun farklı bir yönüne de değiniyor. “Ülkemizde maalesef kamu ile özel arasında etik anlayışının farklı olduğunu düşündüğünü” belirten Dr. Cingi açıklamalarına şunları da ilave ediyor;


“Daha doğrusu devletin sağlık hizmeti sunumunda kendisinin etik davranmadığını net olarak görebiliyoruz. Şöyle ki özel sağlık kuruluşlarından istenen pek çok koşulun kamunun sağlık kuruluşlarında olmadığını biliyoruz ve görüyoruz. Dolayısıyla burada bir çifte standart söz konudur. Amaç ya da mantık insanların sağlık hizmetlerinden daha verimli yararlanabilmeleri ise, ana tema insan ise o halde bunun kamu-özel ayrımı olur mu? En basit örnek Devletin sağlık kuruluşlarının kaç tanesinde deprem yönetmeliği uygunluk belgesi vardır ki… Özel sektörden bu talep edilmektedir. Buna benzer onlarca örnek vermek mümkündür. Öncelikle bu standardizasyon sağlıklı yapıldıktan sonra etik değerler oturacaktır diye düşünüyorum.”


Etik sınırları zorlayan uygulamaları ortadan kaldırmak ve etik dışı davranışların oluşmasını önlemek amacıyla neler yapılması gerektiğine dair Prof. Dr. Erdal Akalın da önemli uyarıları ve önerileri var. Prof. Dr. Akalın, “Öncelikle hastaya yararlı olacak ortamın idamesinin sağlanmasına ve ikinci olarak ise etik sorunlara neden olabilecek finansal konuları, öncelikle de performans sistemini, gözden geçirmek gerektiğine” vurgu yapıyor ve sözlerine şöyle devam ediyor;


“Hastaya yararlı olacak ortamın idamesinin sağlanması ve klinik karar verme sürecinde bağımsızlığı korumak lazım. Hekimin, kişisel olarak etkileyebilecek faktörlerden bağımsız hareket edebilme (idari baskı, sosyal baskı, mali baskı, hukuksal baskı, geri ödeme, protokol v.b. gibi baskılar) imkanı olması şarttır. Kar amaçlı kurumlarla, sigorta, medikal cihaz veya ilaç firmaları ile olan ilişkiler sırasında profesyonel sorumluluklar ve topluma olan hesap verebilirlik kavramı ön planda tutulmalıdır. Finansal ödüllendirmeler her zaman etik endişelere yol açmaktadır. Hastanın ve toplumun ihtiyacı ön plana alınmadan verilen kararlar, hele beraberinde finansal ödüllendirme de getiriyor ise etik olarak kabul edilmesi çok zordur.


Ücretlendirme de ise sabit ücret ve kanıta dayalı kaliteli sağlık hizmetinin ölçülmesi sonrası terfi en etik ve etkin ücretlendirme yöntemidir. Maliyet kaydırmaysa, ödenmeyen veya ucuz olan hizmetlerin başka bir hizmetle değiştirilmesi ve böylece finansal kazanç sağlanması maliyet kaydırma olarak tanımlanmaktadır. Kişisel bir kazanç sağlamasa bile etik olarak tartışmalı bir davranıştır. Geri ödeme sorunları, geri ödenmeyen bir işlem yerine ödenen başka bir işlemin ödenmesinin talep edilmesi etik olmayan davranışlar arasındadır. Kaynakların uygun dağılımının sağlanması konusundaysa, kısıtlı olan sağlık hizmeti finansal kaynaklarının maliyet-etkin bir şekilde kullanılmasının sağlanması gerekir. Bu amaçla hekimlerin bir arada veya sağlık kurumu yetkilileri ile birlikte maliyet-etkin sağlık hizmeti rehberleri hazırlamaları, dışarıdan gelebilecek yaptırımlara tercih edilmelidir.”


Öncelikle ekonomik nedenlerin ortadan kaldırılması ve ekonomik koşulların iyileştirilmesinin sağlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Ayhan Cingi sağlıkta etik anlayışın sağlamlaştırılmasına yönelik önerilerini şöyle sıralıyor;


“Bazı etik değerlerin yok olmasının altında yatan en güçlü nedenlerin başında ekonomik sıkıntılar ve pazarın daralması geliyor. Pazar, maalesef ehil olmayan kişi ve kuruluşlar tarafından daralmıştır. Etik değerlere bağlı olan da olmayan da bir şekilde sektörün içindedir. Dolayısıyla da denetimlerin mutlak suretle artırılması ve özellikle de basit, seviyesi düşük reklamların ve pazarlama faaliyetlerinin acilen kaldırılması gerekiyor.”


Tabip Odası adına görüşlerini aldığımız Av. Verda Ersoy ve Dr. Orhan Odabaşı da hekim, sağlık çalışanı ve hastane yöneticilerini merkeze koyarak öncelikle onların ideal etik davranışları sergilemesi gerektiğine dikkati çekerek önerilerini şöyle bildiriyorlar;


“Sağlık hizmeti sunumunda ne şekilde yer aldıklarına bakılmaksızın hekim, hemşire, yönetici, acil tıp teknisyeni, temizlik görevlisi gibi tüm ekip üyelerinin bu hizmetin niteliği ve insani değerler üzerine düşünmelerini, doğru tutum almalarını sağlamaya yönelik eğitim faaliyetleri düzenlenerek bu etkinliklere katılımları için olanak tanınmalıdır. Bu noktada hastane yöneticilerine ayrı ve özel bir görev düştüğünü de belirtmek gerekir.


Hastane yöneticileri, mesleki deontolojinin korunmasının değerini bilerek verilen hizmeti buna göre organize etmeli, sağlık personelini mesleki etik kurallara aykırı davranmaya itecek uygulamalardan bizzat kaçınmalıdırlar.” Bir akademisyen gözüyle sağlık politikalarına eleştirel bir gözle yaklaşan Prof. Dr. Nesrin Çobanoğlu’nun çözüm önerisi ise “kalite anlayışıyla” bütünlük içinde: “Yaşanan sorunları görmezden gelen, üstünden atlayıp, günü kurtarmaya çalışan anlık çözüm öneren yaklaşımların bitmesi ve gerçekten sorunları çözmeye odaklanan, yeni öneriler geliştirebilen yönetim yapılarına ihtiyaç vardır. Bunu sağlayabilmenin ve yaşanan etik sorunlara kalıcı çözümler getiren politikaların geliştirilebilmesi için yönetime çalışanların katılımını sağlayacak kurumsal yapılanmaların, şeffaflığın, dürüstlüğün, adaletin uygulamalarda görünür kılındığı kalite politikaları benimsenmelidir. Kalite, etiktir. Etik kalitedir. Sağlıkta kaliteli hizmet sunumu zaten etik açıdan uygundur. Bununla ilgili en önemli kamusal sorumluluk, hizmetin farklı toplum kesimlerine farklı nitelikte sunulmasının önlenmesidir.”


Farklı çevrelerden gelen görüşler; etik uygulamaların yaygınlaşması ve yerleştirilmesi açısından sağlıkta rol oynayan tüm paydaşlara önemli roller düştüğünde birleşiyor. Sağlık Bakanlığı ve bağlantılı olarak ilgili denetim mekanizmalarına, her kademedeki sağlık sektörü çalışanlarına, çalıştıkları kurumda sağlık hizmetlerini organize eden hastane yöneticilerine görev düşüyor. Ama en önemli görev sağlık kuruluşlarının tepe yöneticilerine ait…


Sağlık yöneticilerinin mesleki deontoloji ilkeleri kapsamında hizmetlerini organize ederek, sağlık çalışanlarını etik kuralları ihlal edici uygulamalardan sakınmaları konusunda yönlendirici ve denetleyici konumda olmaları gerekiyor. Ve elbette aynı yöneticilerin hastanelerinin yapılandırılmasında etik ilkeler çerçevesinde bir sistem oluşturmaya özen göstermeleri de ayrı bir gereklilik. Maddi kaygı duymadan insan sevgisiyle ve insan olmanın gereğiyle..

19.11.2011 - 10357



Konuyla İlgili Sorular
İlgili Forum Konuları

SAĞLIK HABERLERİ Tüm Haberler Sağlık Haberleri Rss

FOTO GALERİ Tüm Foto Galeriler
Diş Fırçanızı Karanlık Yerde Tutuyorsanız Dikkat! Tehlike Saçıyor
Diş Fırçanızı Karanlık Yerde Tutuyorsanız Dikkat! Tehlike Saçıyor
Yumurtayı Pişirmeden Önce Yıkamak Ne Kadar Doğru?
Yumurtayı Pişirmeden Önce Yıkamak Ne Kadar Doğru?
Kan Lekeli Yumurta Yenir mi?
Kan Lekeli Yumurta Yenir mi?
Lahana Yapraklarını Göğsünüze Sarın, Faydası İnanılmaz
Lahana Yapraklarını Göğsünüze Sarın, Faydası İnanılmaz

SAĞLIK VİDEOLARI Tüm Videolar
Sağlık Video Göziçi İğne Nedir? Neden Yapılır? İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Göziçi İğne Nedir? Neden Yapılır? İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Yakını Görememe ve Tedavisi İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Yakını Görememe ve Tedavisi İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Botoks Nedir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Botoks Nedir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Katarakt Ameliyat Sonrası Gözlük İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Katarakt Ameliyat Sonrası Gözlük İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi

 

[Hata Bildir]