|
Acıbadem Sağlık Grubu Yoğun Bakım Koordinatörü Prof. Dr. Nahit Çakar, yapay solunum teknolojisi ve uygulamasındaki gelişmeler, organ destek sistemleri, yeni ilaçlar, ekip çalışması ve 24 saat yoğun bakım uzmanının bulunduğu organizasyon yapısıyla, yoğun bakımdaki hastaların sağ kalımlarında artış olduğunu söyledi.
Ağır solunum yetmezliklerinde 10 yıl öncesinde %50 olan sağ kalım oranının %70’lere; septik şok denilen kan zehirlenmesi vakalarında %30’lardan %50-60’lara çıktığını belirten Prof. Dr. Nahit Çakar, “Bu da yoğun bakımların soğuk yüzünü, ölümü çağrıştıran yanını yumuşattı.
Artık hasta yakınları, hizmet kalitesinin artması, teknolojinin gelişmesi sayesinde yoğun bakımın, insanların ömrünü uzatan yönünü görmeye başladı” diye konuştu.
Sağ kalımı belirleyen faktörler arasında teknolojik gelişim ve ilaçlar önemli bir yer tutuyor. Septik şokta kullanılan yeni bir ilacın, kan dolaşımına önemli etkisi olduğunu vurgulayan Prof. Çakar, çok merkezli çalışmalarda denenen bu ilacın septik şoklu her 11 hastadan birini kurtarma şansı getirdiğini söyledi.
Şoklu hastaların bir kısmında düşük doz kortizon kullanımının, kan şekeri kontrolünün daha iyi yapılmasının önemli avantajlar sağladığına değinen Prof. Çakar, şöyle konuştu: “Yoğun bakım tedavisiyle sağ kalımı, duvar örmeye benzetebiliriz.
Tuğlalaların arasına harç koyarak duvar yapabilirsiniz. Ama aralarda boşluklar olursa duvar yıkılır. Yoğun bakımda taşların doğru konulmasıyla sağ kalımın arttığını görüyoruz. Yoğun bakım tedavisinin çoklu elemanı vardır ve hepsi bir arada yapılmalıdır. Son yıllarda kullanıma giren daha etkili antibiyotiklerin ve bakterileri öldüren ilaçların rolü de büyüktür.”
Yoğun bakımda kalp ve böbrek destek sistemlerinin yanı sıra, karaciğer destek sistemlerinin gelişmesi de yoğun bakım hastalarının ömrünü uzattı. Tıpkı diyaliz makineleri gibi karaciğere, yeni bir organ bulunana kadar destek verilmesi sağ kalımı etkiledi. Bu sistemlerle hastalara zaman kazandırdıklarını anlatan Prof. Çakar, “Ciddi karaciğer hastalıklarında, karaciğer bulunana kadar bu sistemlerle destek veriyoruz. Yoğun bakımda kaybedilmesi %100 olan bir grup hasta, şimdi sağ kalma şansını elde edebiliyor” dedi.
Yoğun bakım hep ölümcül, korkunç bir yer olarak düşünülüyor. Yoğun bakım olmasa, ağır bir tıbbi tablonun geliştiği hastaların yaşamalarının mümkün olmayacağını belirten Prof. Dr. Nahit Çakar, “Aslında korkunç olan yoğun bakım değil, tedavisiyle uğraştığımız hastalıklar” diye konuştu. Son yıllarda yoğun bakım servislerinde, uzmanlığı yoğun bakım olan hekimlerin sayısının artması, ekip çalışması da başarının atmasına yardımcı oldu.
19.1.2011 - 4356
|