Futbol Taraftarlığı Bir Hastalık mı?

Herkes "taraftarlığını" farklı boyutlarda ve sınırlarda yaşıyor. Eğer taraftarlık bir hastalıksa, ben bunun sınırlarını öğrenmek istiyorum.

Futbol Taraftarlığı Bir Hastalık mı?

Neden Sinirleniyorsun Baba?


Geçtiğimiz Fenerbahçe-Galatasaray maçını evde tek başıma izliyordum. Galatasaray o kadar mahkûm ve kötü oynuyordu ki, oturduğum yerde sıkıntımdan kıvranıp duruyordum. Kadıköy’de Galatasaray-Fenerbahçe maçı izleyen Galatasaraylı taraftarın son 10 yıllık hali anlayacağınız... Henüz 11 yaşındaki oğlum odasından çıkıp yanıma geldi, kapının eşiğinde yaşadığım heyecanı bir süre izledi ve sordu: - Neden sinirleniyorsun tek başına? - Kötü oynuyor bizimkiler… - Ama seni duymazlar ki… Canımın sıkıntısını daha da artırıyordu söyledikleri. “Sen ne biçim taraftarsın” diye söylendim. Duymadı, devam etti konuşmaya… - Sen mi yönetiyorsun ki takımı, sinirlenip üzülüyorsun! Sen mi hazırladın maça takımı, ne katkın var ki bu maça? Hem takım kötü hem de oğlum anlamıyordu beni… Söyledikleri sıkıntımı iyice artırmıştı. Acaba oğlum haklı mıydı? Koskoca bir adamın televizyon başında tırnaklarını kemirerek maç izlemesi, gol sırasında sevinçten havalara fırlaması bir hastalık mıydı?


Soruyorum sizlere; futbol taraftarlığı bir hastalık mıdır?


Futbol bizi büyülüyor… Neden? Çünkü futbol yaşamın kısa bir özetidir de ondan. Kazanma dürtüsü, kazanmak için gerekli birlik ruhu, planlama, dayanışma, performans, doğru taktik, destek, isteklendirme ve elbette şans gibi insanı ve insan ilişkilerini belirleyen birçok değer ve duyguyu harmanlıyor da ondan. Yani yaşamın küçük bir kopyasıdır da ondan… Ama kim için yaşamın bir kopyasıdır? Eğer soru futbolcular, yöneticiler, teknik direktörler için ise evet, ama ya taraftarlar? Aslında son derece pasif konumdaki taraftarlar için de yanıt evet mi? Belki de sonu bilinmeyen ve öngörülemez bir film izlemek gibi bir şey futbol maçı izlemek. Bir bakıma kötüler ile iyilerin mücadelesi denebilir buna. Her zaman iyiler yani sizin taraf olduğunuz takım kazanamayabilir, yüksek adrenalin yani…


Taraftar olmak bir hastalık mı bilmem, ama futbolun tarih boyunca hep yönetenlerin ilgisini çektiği kesindir. Yönetenler belki de gerçek yaşam maçlarından uzak tutmak için futbolu bulunmaz bir nimet sayıyor, kim bilir? Portekiz diktatörü Salazar, 36 yıl boyunca ülkeyi Fiesta, Fado ve futbolla yönettiğini söylememiş midir? Futbol bir afyon ise, yaşamı siyasi kavgalarla geçmiş kişilerin futbol merakına ne demeli? Şu şiire bakın şimdi…


“Futbolda eski kurdum Fenerbahçenin forvetleri Mahallede kaydırak oynayan birer piç kurusuyken ben en ağır hafbekleri yere vururdum.


Futbolda eski kurdum Santıradan alınca pası Çakarım Hop! Beş numara top


Açık ağzından girer golkipin ağzına.


Bana mahsustur bu vuruş...Futbol potinlerim kurşun kalemimden öğrendi bu sanatı O kurşun kalem ki Dokuz deliğinden vücudunuza tıktığı her mısra İşkembenizde taş!”


Şaşıracaksınız ama bu dizelerin sahibi Nazım Hikmet’tir. Ama her futbolsever Nazım gibi değil şüphesiz…


Ofsayt pozisyonunda atılan haksız bir gol için günlerce tartışan, kavga eden kişilerin toplumsal olaylara duyarsızlığında hastalıklı bir taraf vardır. Belki de yöneticilerin, egemenlerin futbol ilgisi eskiden dendiği gibi ideolojiktir. Tek tipleştirilen, tek düzeleştirilen, renksiz hayatların sahte avuntusudur futbol… Belki de bir çeşit “uyuşturulma” halidir. Eğer öyleyse taraftarlık bir hastalık sayılmalıdır. En azından sosyal, toplumsal bir hastalık…


Türkiye’nin yüzde 74’ü hasta mı? Eğer taraftar olmak bir hastalık ise “yandık” demektir. Nitekim ülkemizde yapılan bir anket çalışmasında sadece yüzde 26’lık bir azınlığın takım tutmadığı gösterilmiş. Yani 70 milyon nüfusun yüzde 74’ü hasta… Bir zamanlar anımsarım, insanlar hangi takımı tuttukları sorulduğunda mahcup bir biçimde “milli takım” derlerdi. Tuttukları takımı söylemek ayıptı. Ya şimdi? Tuttuğumuz takımların formasıyla dolaşıyoruz sokaklarda…


Hastalıksa, Sınırları Nedir?


Taraftarlık hastalık ise bu hastalığın sınırlarını da tanımlamak gerekir… Bu sınırları belirlemek için bir sürü soru var aklımda. İşte birkaç örnek: • Stadyumda, hakeme dakikalarca, “hakem ne oluyor, oran buran oynuyor” diye bağırmak sağlıklı bir aklın işi olabilir mi?


• Rakip takımın oyuncuları, teknik direktörü ve yedekleriyle 40 bin kişilik seyirci grubunun grup seks yapabileceğini hayal edip deli gibi bu eylemin tezahüratını yapmak anormal değil midir?


 • Elindeki cep telefonunu çıldırmış gibi rakip takım oyuncusunun kafasına fırlatmak ile akıl arasında bir ilişki var mıdır?


• Tuttuğu takımın iyi futbol oynamasına ve başarılı olmasına, fiziksel olarak stadyumda yarattığı atmosfer dışında hemen hiç katkısı olmayan taraftarların, “en büyük taraftar, futbolcular sahtekâr” bağırışları sağlıklı mıdır?


• Kendi isteğiyle para verip maça giden, gitmediği durumda kimsenin onu zorlamadığı taraftar neden “fedakâr” olsun?


Evdeki Tribünlerde Neler Oluyor? 


VERİ-STG’nin 2001 yılında Türkiye’de yaptırdığı bir araştırmanın sonuçlarına göre, erkeklerde takım tutma oranı yüzde 84.1’ken, kadınlarda bu oran yüzde 64.2 çıkmıştı. Bu oldukça ilginç bir sonuç ve o günden bugüne hem stadyumlardaki tribünlerde hem de evdeki tribünlerde kadın taraftarların arttığına tanık olduk. Araştırmanın sonuçlarına göre, her üç kadından ikisi bir taraftar olduğunu söylüyor.


Ankette, taraftar olduğunu söyleyenlerin sadece yüzde 13.1’i kendini “fanatik’” olarak tanımlamış. Bu grubun yüzde 82.6’sı da, tuttuğu takımın hemen hemen hiçbir maçını kaçırmadığını belirtmiş. Futbol takımı tutmak çocuklarda da hayli yaygın. Aynı araştırmanın verilerine göre, öğrenciler en çok takım tutanların başında geliyor. Onları ücretli çalışanlarla, kendi hesabına çalışanlar, işsizler, emekliler, ev kadınları izliyor. Şaşırtıcı bir sonuç daha; her 10 ev kadınından 6’sı, bir takımın taraftarı olduğunu beyan etmiş.


Bu gerçekten hareketle, evde maç izlenirken tam gol esnasında ekran önünden geçen hanımların sayısının azaldığı sonucunu çıkarabiliriz sanırım. Tuttuğunuz takımın başarısıyla yücelip, başarısızlığıyla küçülmek gibi edilgen bir tavrın gerçek yaşamla uyuşan bir yanı var mıdır? Bu acayiplikler bir yana kabul etmek gerekir ki, güzel oyun aslında futbol. Bu kadar estetik, bu kadar heyecanlı bir oyunu izlemenin bir hastalık olduğuna inanmak çok ağırıma gidiyor. Belki de ortak payda tuttuğun takım değil futbolun kendisidir; yani Galatasaraylı, Fenerbahçeli, Beşiktaşlı olmak değil, futbolsever olmak ortak payda olmalıdır.


İngiltere gibi holiganlarıyla ünlü bir ülkede futbolun, ailelerin hafta sonu pikniğine gider gibi gittikleri bir hafta sonu aktivitesi haline gelmesi, ortak paydaya “futbolu” koymayı başarmalarındandır. Avrupa maçlarından yasaklı bir ülkeden dünyanın en iyi futbolunun oynandığı bir ülke haline dönüşmek, baş köşeye takım taraftarı olmayı değil, futbol taraftarı olmayı oturttukları içindir. Daha çok bilgiçlik yapmadan çekiliyorum huzurlarınızdan şimdi…


Erkek Adam Futbol Oynar!


Araştırmalar da gösteriyor ki; futbol, kimisi için vazgeçilmez bir tutku, kimisi için bir hobi, kimisi için bir deşarj aracı, kimisi için de yalnızlıktan kaçma ya da mutlu olma çabası… Her ne kadar günümüzde futbol izleme ve taraftarlık olguları oldukça yaygın kavramlarsa da bu konularla ilgili araştırmalar daha yeni yeni yapılanmaya başlamıştır. Bu doğrultuda futbol izleme bağımlılığı ve taraftarlık olgularını belirli başlıklar altında incelemek mümkün…


Futbol (maç izlemek/taraftarlık) bir topluluk ve aidiyet bilinci yaratmaya hizmet eder. Paylaşım için ortak payda yaratır. Toplum için bir eğlence, bir iletişim, hatta kimi zaman sıkıntılardan kaçış aracı olur. Sıkıntılı haberlerin çok olduğu, ekonominin darboğaza girdiği, politik çalkantıların yaşandığı bir toplumda, futbolun bu bir araya getirici, eğlendirici, ortak payda yaratıcı rolü daha da önem kazanır. Bireyler ve dolayısıyla toplum için bir kaçış ortamı yaratır. Kültürel: Türk kültürü gibi “erkek adam futbol oynar” anlayışının yaygın olduğu toplumlarda kişiler daha çocukluklarında futbol olgusuyla tanışırlar. Mahalle aralarında, sokaklarda, halı sahalarda düzenli olarak oynadıkları, daha da önemlisi yaşadıkları bu oyunu ileriki yaşlarında takip etmek kaçınılmaz olmaktadır.


Bu kişiler sadece futbolu izleyip taraftarlık yapmazlar, aynı zamanda futbolu geçmişleriyle özdeşleştirerek yaşarlar. Artık futbol onlar için, kendi varlıklarını ortaya koymaları için bir araç haline gelmiştir. Psikolojik: Futbol izlemek kişilerde “catharsis” (boşalma/deşarj olma) durumuna girmeye yarar.


Günlük, toplumsal, kişisel sıkıntıları olan bireyin bağırarak, çağırarak, kimi zaman marşlar söyleyerek bu oyunu izlemesi onu rahatlatır. Aynen bir hobi olur ve bu hobi büyük kitlelerce paylaşıldığında boşalma etkisi daha da yararlı ve yüksek dozda kendini gösterir.


Bir başka psikolojik açıklaması da bireylerin kendi başarısızlık ve ümitsizliklerinden kaçıp bu oyunla kendilerine başarı duygularını, mutlulukları getirecek birer dünya yaratma istekleridir. Araştırmalar, futbol tutkunlarının en çok kaçmak istedikleri duygularının yalnızlık ve kendilerine yabancılaşma olduğunu; bu bireylerin futbol izleyerek kendilerine daha çok güven duyduklarını göstermektedir. Bu başlıklar dışında sanıldığının aksine, futbol tutkunlarının düşük sosyo-ekonomik seviyeden geldiğine, aile yapılarının bu tutku yüzünden bozulduğuna, bu tutkunun izleyenlerini sığlaştırdığına dair ise herhangi bir gösterge ya da bilimsel çalışma sonucu yoktur. Hatta, bugün büyük futbol klüplerimizin … bin eurolardan satışı olan localarının hepsinin dolu olup bekleme listelerinin var oluşu da bu tezin aksine örnek gösterilebilir.


Herkese Sağlık Dergisi

6.9.2010 0 - 2113



İlgili Diğer Yazılar
Duygusal manipülasyon nedir?
Duygusal manipülasyon nedir?
Çocuk Kaç Farklı Şekilde Amacı Dışında Kullanılır?
Çocuk Kaç Farklı Şekilde Amacı Dışında Kullanılır?
Toplum Olarak Depresyona mı Giriyoruz?
Toplum Olarak Depresyona mı Giriyoruz?
GERÇEKÇİ OLMAYAN KAYGI VE SINAV KAYGISI
GERÇEKÇİ OLMAYAN KAYGI VE SINAV KAYGISI
İyi Anne Baba Olmaya Çalışmayın
İyi Anne Baba Olmaya Çalışmayın
Konuyla İlgili Sorular
İlgili Forum Konuları

SAĞLIK HABERLERİ Tüm Haberler Sağlık Haberleri Rss

FOTO GALERİ Tüm Foto Galeriler
Diş Fırçanızı Karanlık Yerde Tutuyorsanız Dikkat! Tehlike Saçıyor
Diş Fırçanızı Karanlık Yerde Tutuyorsanız Dikkat! Tehlike Saçıyor
Yumurtayı Pişirmeden Önce Yıkamak Ne Kadar Doğru?
Yumurtayı Pişirmeden Önce Yıkamak Ne Kadar Doğru?
Kan Lekeli Yumurta Yenir mi?
Kan Lekeli Yumurta Yenir mi?
Lahana Yapraklarını Göğsünüze Sarın, Faydası İnanılmaz
Lahana Yapraklarını Göğsünüze Sarın, Faydası İnanılmaz

SAĞLIK VİDEOLARI Tüm Videolar
Sağlık Video Göziçi İğne Nedir? Neden Yapılır? İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Göziçi İğne Nedir? Neden Yapılır? İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Yakını Görememe ve Tedavisi İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Yakını Görememe ve Tedavisi İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Botoks Nedir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Botoks Nedir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Sağlık Video Katarakt Ameliyat Sonrası Gözlük İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi
Katarakt Ameliyat Sonrası Gözlük İzmir Kaşkaloğlu Göz Hastanesi

 

[Hata Bildir]