Renklerin insan yaşamındaki rolünü görmezlikten gelmek mümkün değildir. İnsan psikolojisi üzerine olumlu ve/veya olumsuz etkileri bulunan renklerin, beslenme ve şişmanlık ile ilişkisi ise literatürlere geçmemiş, deneyimlerle sınırlı kalan bir konu olarak yerini korumaktadır. Zemin algılamayı etkileyen bir faktördür. Beyaz renkte bir tabak içerisine pirinç pilavı, makarna koymak; sarı renkte bir tabağa patates kızartması koymak algılama üzerine az ya da çok gibi bir kanı oluşmasına engel olmaktadır. Öte yandan psikologlara göre mavi renkte tabak kullanımı az yemeyi sağlamaktadır. Çünkü mavi renkte bir besin bulma şansınız yoktur. Ayrıca, aynı miktarda küçük ve büyük tabak içerisine konulan besinler de algıda farklılıklar yaratabilir. Kilo problemi olanların küçük ölçü kapları ve tabakları kullanmalarını önerme nedenimiz budur.
Yeşil renk doğası gereği rahatlatıcı etkiler gösterir. Bilgisayarlarda arka plan olarak yeşil renk kullanımının önerilmesinin nedeni de gözleri fazla yormamasından kaynaklıdır. Özellikle yeşil renkli sebzeler sinir sistemi üzerine de etkili olabilecek bazı besin öğelerini içerdiklerinden ötürü tavsiye edilmektedir. Kırmızı ise acıktıran bir renk olarak görülmektedir. Sizce neden fast food restoranlarında da bu renk tercih edilmektedir?
“Evde zayıf ve kansız biri varsa pancar, domates, kırmızı lahana gibi kırımızı yiyecekleri seçerek bu kişiye eski gücü verilebilir” sözü için şunlar söylenebilir: Kansızlık yani demir eksikliği tedavisinde demir içeriği yüksek olan (karaciğer, dalak, kırmızı et, beyaz et, kuru baklagiller, yağlı tohumlar, yumurta sarısı, pekmez, koyu yeşil yapraklı sebzeler gibi) besinler önerilmektedir.
Biz diyetisyenler her zaman için besin çeşitliliğine önem veririz. O nedenle salatalarda ve diğer yemeklerde tek tip beslenmekten kaçınılması taraftarıyız. Sürekli aynı sebze veya meyveyi tercih etmektense, 4 mevsimin yaşandığı ülkemizde geniş bir yelpazede ürün bulma olanağı varken farklı renkteki alternatifleri bir araya getirmeye çalışmak her zaman için daha sağlıklı olacaktır.
Yeşil ve kırmızı mercimek arasında da besin değeri açısından pek farklılıklar bulunmamaktadır. Mısır, özellikle glisemik indeksi biraz yüksek olması nedeniyle uzak durulması gereken bir besin olarak görülse de salatalara vs renk katması amacıyla eklenmesinden hiçbir zarar gelmez. Şeker ve böbrek hastalığı gibi herhangi bir sağlık sorunu olmayan bireyler ara sıra 1 koçan mısırı rahatlıkla yiyebilirler. Tabi fazla tuzlu olmamak koşulu ile…
Yeşil zeytinin enerjisi siyah zeytine göre “birazcık daha düşük” gibi görünse de kayda değer bir fark olmadığını belirtmekte yarar vardır. Öte yandan medyada bir diyet listesi veya örnek mönü verilecekse bu örneğin hangi yaş grubunda, hangi cinsiyette, hangi vücut ağırlığı ve boy uzunluğundaki bireylere hitaben hazırlandığı, “sağlık problemi olmayan kişiler için örnek niteliğindedir” şeklinde ibarelerin bulunması gerektiği unutulmamalı, hatta bu işin diyetisyenlere bırakılması gerektiği önem taşımaktadır.
Günümüzde birçok kronik hastalığın temel nedenini oluşturan şişmanlığın tedavisinde “diyetisyen” en yetkili ve etkin meslek mensubudur. Şişmanlığın ve birçok kronik hastalığın tedavisi, sağlık alanına mensup kişilerden oluşan ve ekip çalışması ilkeleri çerçevesinde tedavi edilmesi gereken komplike bir sağlık sorunudur. Multifaktöriyel bir hastalık olan şişmanlığın tedavisinde multidisipliner bir yaklaşım gerekmektedir. Sağlık ekibinin temel direği olan hekim hastanın gerekli muayenesini yapar, tahlillerini yaptırır ve diyetisyen, kişinin özelliklerine uygun beslenme modelleriyle normal ağırlığa iniş sürecini başlatır. Tıbbi tedavi hekimin işi, diyet yazma, uygulama ve takip ise diyetisyenlerin işidir. Bu tedavide fizik tedavi uzmanı veya fizyoterapist egzersiz konusunda, psikolog veya psikiyatr da psikolojik destek açısından tedavi ekibinde yer almalıdır. Dolayısıyla obezite için önerilen her diyet güvenilir değildir. Diyet “kişiye özel” olarak hazırlanmalıdır.
5.11.2010 - 2932
|